Urfa´dan sonra yine hareket zamanı.
Harran´a döndük yönümüzü.
Toprak tonlarının hakim olduğu ıssız sayılabilecek yollardayız.
Savaşın kıyısından geçiyoruz, az ötesi Suriye. Afrin çok da uzak değil.
Sahi ne oldu Afrine? Nasıl çabuk? Nasıl da hızlı akıyor hayat.
Hele bu coğrafyada. Geçmiş, bugün gelecek, gelemeyecek.
Zamanın ruhu bin bir yüzüyle bana eşlik ediyor gibi.
İşte bu ruh halindeyken korkmak hiç de aklıma gelmedi.
Sit alanı ilan edilmiş Eski Harran´a geldik bile.
Tarihi Tabletlerde Ha-ra-han diye anılan ?kesişen yollar ya da şiddetli sıcak ? diye tercüme edilen Harran.
3000 yıllık koni evlerin bulunduğu geniş bahçedeyiz şimdi.
Klasik otantik dekorasyon, yöresel yiyeceklerin satıldığı küçük tezgah, Çaylarımızı yudumlarken
Arap asıllı vatandaşlarımızla sohbet etme ve bölge halkı yaşantısı hakkında bilgi alma fırsatı da doğdu.
Hala kadına kilosu oranında altınla mezat kültürünün devam ettiğini duymak vb. hikayeler.
Çok da hoşuma gitmedi itiraf edeyim. Çakma otantik turistik bir çay bahçesinde miyiz ;
yüz yıllar öncesi bir köy evinde konuk muyuz? İki arada kalmışlık hissettim.
Binlerce yıllık birikimi olan bir tarih müzesinde çok daha farklı şeyler görmek isterdim doğrusu.
Platon, Aristoteles gibi bilginlerin olduğu, Farabinin eğitim aldığı Dünyanın bilinen ilk
üniversitesinin olduğu topraklarda gördüğüm görmek istediklerimden o binlerce yıllık
üniversite kadar uzaktı. Kalesinin Mecm kapısının üzerinde yazan o yazı şimdi çok daha anlamlı.
?Men Arefe Te´ ellehe? ? Kendini bilen kişi ilahileşir?
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |